Tedaviler

Glokom Tedavisi

Glokom göz içi sıvının dolaşımının engellenmesi ya da dışa akımınında direncin artması sonucu göz içi basıncının gözün tolere edebileceği düzeyin üzerine çıkması ve buna bağlı geri dönüşsüz görme siniri harabiyeti ile karakterize hastalıklar gurubudur. 

 

Açık açılı glokom tipinde ileri devrelerde gözde görme kaybı gelişene kadar hastalık herhangi bir belirti vermez. Hastalığın ilerleme süreci genellikle çok yavaştır ve öncelikle hastanın kendisinin farkına varmadığı görme alanında bozulmalarla hastalık kendini gösterir. Primer açık açılı glokomda ileri yaş, zenci ırk, pozitif aile hikayesi, diyabet, düşük kan basıncı ve myopi risk faktörleridir.

 

Şekil 1: Trabekülektomi ameliyatı geçiren bir olgunun ameliyat sonrası bleb ve periferik iridektomi görünümü

 

Akut açı kapanması tipinde göz içi sıvının dolaşımının engellenmesi sonucu göz içi basıncı hızla yüksek seviyelere çıkar. Bu durumda bulanık görme, ışık çevresinde renkli halkalar görme, göz içinde ve çevresinde şiddetli ağrı hissi, gözde kızarıklık, mide bulantısı ve kusma görülebilir. Primer açı kapanması glokomunda ileri yaş, sarı ırk, pozitif aile hikayesi, bayan cinsiyet risk faktörleridir.

 

Doğumsal glokomlu vakalarda gözlerde sulanma, korneanın çapının büyük olması ve saydamlığını yitirmesi bulguları vardır.

 

Bunların dışında göz travmalarına, göz içi iltihaplanmalarına (üveit), steroid (kortizon) kullanımına , ileri evre katarakta, retina damar hastalıklarına, göz ön segmentindeki yapısal değişikliklere bağlı da glokom gelişebilmektedir.

 

Göz içi basınçlarının ölçümü ile biyomikroskobik optik disk ve gonyoskopik açı muayenesi sonrası şüphe duyulan hastalarda görme alanı, göz tomografisi (OCT, optik koherens tomografi) ile görme sinir liflerinin analiziyle tanı konulur.


Şekil 2: Mikroinvazif glokom cerrahi implantının eksternal (dışarıdan) ve göz içinde yerleşmiş görünümü

Topikal (göz damlası) tedavi ile kontrol altına alınamayan ya da topikal tedavi uygulayamayan (gebe, mevcut ilaç alerjisi vb) olgularda göz içi basıncını kontrol altına almak için bir takım lazer tedavileri uygulanabilmektedir. Laser trabeküloplasti yöntemi göz içi basıncını düşürmek için trabeküler ağ bölgesinde küçük yanıklar oluşturarak göz içi sıvısının emilimini artırmak prensibine dayanır. Bunun için argon tipi laser kullanılır ve bu sebeple bu tedaviye klinikte argon laser trabeküloplasti (ALT) adı verilir.

 

Tedavi olan hastaların %75'inde göz içi basıncında düşüşler elde edilir. Ancak 5 yıl içinde göz içi basıncının tekrar yükseldiği görülür. Bu durumda yeniden ALT tedavisi yapılması gerekir. Bu tedavinin sineşi denilen göz içi doku yapışıklığına ve üveit tablosuna sebep olma riski vardır. Uygulama açısından argon laser trabeküloplastiye benzeyen ancak trabeküler bölgede hedef aldığı hücre grupları bakımından farklılık gösteren adına selektif laser trabeküloplasti (SLT) denilen başka bir yöntem de uygulanır. Burada pigmentli hücreler üzerinde etki oluşturularak daha minimal hasarla drenaj oluşturulmaya çalışılır.


Cerrahi, ilaç tedavilerine rağmen göz içi basıncı istenilen seviyelere düşürülemeyen hastalara göz içi sıvısının daha etkili biçimde gözden atılımını sağlamak ve böylece göz içi basıncını düşürmek amacıyla uygulanır.

 

Açık açılı glokomda en çok tercih edilen trabekülektomi ameliyatıdır. Bu yöntemde ameliyat sklera denilen gözün beyaz renkli kısmı ile trabekülumun yer aldığı sklerokorneal birleşme bölgesine uygulanır. Göz içi sıvısı oluşturulan fistülden geçerek oluşturulan rezervuar içinde toplanır. Bu yöntemde amaç göz içi sıvısının rezervuar kesesine ulaşıp burada toplanması ve buradan kan dolaşımına geçmesini sağlamaktır. Ameliyat sonrası yeni oluşturulan rezervuarın ameliyat bölgesinde yara iyileşmesine bağlı gelişen bağ dokusu artışı ve nedbe oluşumuna bağlı tıkanmaması için risk görülen hastalar için operasyon sırasında antimetabolit denen bazı özel ilaçlar kullanmak gerekebilir.  Ayrıca dirençli glokom olgularında ve açının kapalı olduğu bazı glokom türlerinde aköz şant implantları (Ahmed glokom valfi, Baerveldt glokom implantı vb.) da tercih edilebilmektedir.

 

Günümüzde topikal ilaç (göz damlası) tedavisi ile kontrol altına alınamayan ya da topikal ilaç kullanamayan hastalarda ileri girişimsel tedavilere geçmeden önceki basamak minimal invazif glokom cerrahileridir (MIGS). Bu cerrahi klasik trabekülektomi cerrahisine göre daha az girişimsel, daha güvenli, daha kısa operasyon süresi, daha az ciddi komplikasyon oranı gibi avantajlar sağlamaktadır. Literatürde yapılmış geniş çaplı çalışmalar trabekülektomi kadar başarılı olabileceğini göstermektedir.

Online Randevu